Nişanlanma, iki birey arasında evlenme vaadi olarak tanımlanan önemli bir süreçtir. Türk hukukuna göre nişan, kadın ve erkek arasında karşılıklı olarak yapılan bir taahhüt niteliğindedir. Nişanlanma, sosyal ve hukuki açıdan önemli bir yer tutarken, çeşitli yükümlülükler ve sonuçlar da doğurmaktadır. İşte nişanlanma ile ilgili detaylı bilgiler:
Nişanlanma Nedir?
Nişanlanma, Türk mevzuatına göre, iki bireyin birbirlerine evlenme vaadinde bulunmalarıyla kurulan hukuki bir bağdır. Genellikle nişan yüzüğünün takılması, nişanın varlığı için bir gelenek olarak kabul edilse de, yüzük takılması nişanlanmanın gerçekleştiği anlamına gelmez. Nişan yüzüğünün takılması ya da nişan merasiminin yapılmış olması, ileride nişanlanmanın varlığı veya yokluğu konusunda bir uyuşmazlık ortaya çıktığında ispat açısından önemli deliller arasında yer alır.
Nişanlanmanın Geçerlilik Şartları
Nişanlanmanın geçerli olabilmesi için bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir:
Tam Ehliyet: Nişanlanmayı yalnızca tam ehliyetli bireyler gerçekleştirebilir. Sınırlı ehliyetsiz olan küçükler, yasal temsilcilerinin rızası ile nişanlanma yapabilirler.
Evlilik Engeli: Nişanlanacak taraflar arasında herhangi bir evlenme engeli bulunmamalıdır. Eğer böyle bir engel varsa, nişan kesin olarak hükümsüz olacaktır.
Çift Nişanlanma: Nişanlı olan bir kişinin başka biriyle tekrar nişanlanması ahlaka aykırıdır ve bu durum hükümsüz sayılır. Ancak, yeni nişanlanma ile ilk nişan sona erdirilirse, bu geçerli kabul edilir.
Muvazaalı Nişanlanmalar: Nişanlanmanın muvazaalı olması durumunda, bu tür nişanlar da kesin hükümsüzdür.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2013/758 E. - 2013/1491 K. sayılı kararında, evli olan bir kişinin başka biriyle nişanlanmasının geçersiz olduğu belirtilmiştir.
Nişanlıların Yükümlülükleri
Nişan, bir evlenme vaadi niteliği taşıdığı için tarafların bazı yükümlülükleri bulunmaktadır:
Evlenme Yükümlülüğü: Nişanlıların en önemli yükümlülüğü, nişanlılık sürecini evlenme ile sonlandırmaktır. Ancak, nişanlılığın varlığı, tarafları evlenmeye zorlayacak bir dava hakkı tanımaz; zira evlenme tamamen özgür iradeye dayanmalıdır.
Sadakat Yükümlülüğü: Nişanlılar, birbirlerine sadakat göstermeli ve evlenmeyi engelleyici davranışlardan kaçınmalıdır. Bu, üçüncü kişilerle cinsel ilişkide bulunmamak ve her türlü kuşku doğuracak yakınlaşmalardan uzak durmak anlamına gelir.
Tazminat Hakkı: Nişanlılar, birbirlerinin yakınları sayılırlar. Eğer biri haksız bir fiil neticesinde ölürse, sağ kalan nişanlı, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir.
Nişanlılığın Sona Ermesi ve Sonuçları
Nişanlılığın sona ermesi, çeşitli şekillerde gerçekleşebilir:
Evlilik: Nişanlıların evlenmesi, nişanlılığın en doğal sona erme şeklidir.
Nişanlılığa Son Verme Anlaşması: Taraflar, nişanlılığa son verme kararı alarak nişanlılığı sona erdirebilirler.
Bozucu Şartlar: Bozucu şarta bağlı nişanlanmalarda, şart gerçekleştiğinde (örneğin, bir ameliyatın olumsuz sonuçlanması) nişanlılık kendiliğinden sona erer.
Ölüm veya Gaiplik: Nişanlılardan birinin ölümü ya da gaipliğine karar verilmesi halinde nişanlılık sona erer.
Akıl Hastalığı: Nişanlılardan birine, nişanlanmadan sonra iyileşemeyecek biçimde akıl hastalığı teşhisi konulması da nişanlılığı sona erdirir.
Nişanın Bozulması: Taraflardan biri, tek taraflı olarak her zaman nişandan dönebilir. Haksız bir sebebe dayanmadan nişanın bozulması durumunda, bu durumu gerçekleştiren taraf tazminat ödeme yükümlülüğüne sahiptir.
Nişanlılığın evlenme dışındaki bir sebebe dayanarak sona ermesi durumunda, hediyelerin geri verilmesi gerekmektedir.
Nişanın Bozulması Sebebiyle Maddi Tazminat
Nişanı, haklı bir sebebe dayanmaksızın bozan taraf, diğerine evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve maddi fedakarlıklar karşılığında tazminat ödemekle yükümlüdür. Nişanın bozulmasında kusursuz olan taraf, evlenileceğine duyduğu güven nedeniyle yaptığı masrafların tazminini isteyebilir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2019/2076 E. - 2019/9756 K. sayılı kararında, tazminatın menfi tazminat olduğu belirtilmiştir. Bu, nişanlanma olmasaydı uğranılmayacak olan parasal zararın istenebileceği anlamına gelir. Örneğin, nişanın bozulması sonucunda, konut kiralama, tadilat yapma veya balayı planlama gibi harcamalar tazminat talebine konu olabilir.
Nişanın Bozulması Sebebiyle Manevi Tazminat
Nişanın bozulması, manevi tazminat talep edebilmek için, tarafın kişisel haklarının ağır bir şekilde ihlal edilmesi gerekmektedir. Yalnızca ayrılığın getirdiği doğal üzüntü ve hayal kırıklığı manevi tazminat talebine gerekçe oluşturmaz.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2002/5461 E. - 2002/6175 K. sayılı kararında, nişanın bozulmasından doğan normal elem ve üzüntülerin manevi tazminata hükmedilmesini gerektirmediği ifade edilmiştir. Manevi tazminat talep eden tarafın, kişilik değerlerinin ihlal edildiğini ispatlaması gerekmektedir.
Hediyelerin Geri Verilmesi
Nişanlanma sürecinde taraflar arasında verilen hediyeler, nişanlılığın sona ermesi durumunda geri talep edilebilir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, nişan yüzüğü dışında kalan tüm ziynet eşyaları, mutad dışı hediye olarak nitelendirilmektedir. Nişanın bozulması halinde bu hediyelerin geri verilmesi istenebilir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2014/18045 E. - 2015/4348 K. sayılı kararına göre, nişan dolayısıyla verilen hediyelerin iadesi, alışılmışın dışındaki hediyeler için geçerlidir. Hediyelerin geri istenebilmesi için, verilen hediyelerin alışılmışın dışında olması gerektiği belirtilmiştir.
Zamanaşımı
Nişanlılığın sona ermesine bağlı maddi ve manevi tazminat talepleri ile hediyelerin geri verilmesi talepleri, nişanlılığın sona erme tarihinden itibaren bir yıl içinde yapılmalıdır; aksi takdirde zamanaşımına uğrar.
Sonuç
Nişanlanma, evlenme vaadi ile kurulan önemli bir bağdır ve Türk hukuk sisteminde belirli kurallara tabidir. Nişanlılık sürecinde tarafların yükümlülükleri, nişanlılığın sona ermesi durumunda ise hukuki sonuçlar dikkatlice değerlendirilmelidir. Tarafların nişanlılık sürecini sağlıklı bir şekilde yürütmeleri, ileride doğabilecek hukuki uyuşmazlıkları önlemek açısından büyük önem taşımaktadır. Nişanlanma, sadece bir sosyal ilişki değil, aynı zamanda hukuki sorumluluklar doğuran bir durumdur.